Orta Doğu'da Değişen Dengeler ve Türkiye'nin Pozisyonu

Giriş: Orta Doğu'da Yeniden Şekillenen Güç Dengeleri
Son yıllarda Orta Doğu, küresel güçlerin bölgesel stratejilerindeki değişimler, bölge ülkeleri arasındaki ilişkilerin normalleşmesi ve yeni ittifak arayışları ile köklü bir dönüşüm geçiriyor. Bu değişim sürecinde Türkiye'nin izlediği çok boyutlu dış politika ve bölgedeki rolü, hem fırsatları hem de zorlukları beraberinde getiriyor.
Bu yazıda, bölgedeki son gelişmeleri, yeni ittifak eksenlerini ve Türkiye'nin değişen Orta Doğu dengelerindeki konumunu derinlemesine inceleyeceğiz.
Bölgesel Normalleşme Hareketleri
Son iki yıl içinde Orta Doğu'da en dikkat çekici gelişmelerden biri, uzun yıllardır gerilimli ilişkiler yaşayan ülkeler arasında başlayan normalleşme süreçleri oldu. Bu gelişmeler, bölgenin jeopolitik haritasını yeniden şekillendiriyor.
Körfez Ülkeleri Arasında Yeniden Yakınlaşma
2021 başında Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Mısır'ın Katar'a uyguladığı ambargonun kaldırılması, Körfez'deki bölünmüşlüğün azalması yönünde önemli bir adım oldu. Al-Ula Deklarasyonu ile başlayan bu süreç, Körfez İşbirliği Konseyi'nin yeniden canlanmasına ve bölge ülkeleri arasında ekonomik ve siyasi ilişkilerin güçlenmesine zemin hazırladı.
"Körfez'deki uzlaşma, bölgesel istikrar için kritik öneme sahip. Bu gelişme, yalnızca Körfez ülkeleri arasındaki ilişkileri değil, tüm Orta Doğu'daki dengeleri etkileyecek potansiyele sahip."
— Prof. Dr. Ali Bakır, Katar Üniversitesi
İran-Suudi Arabistan Yakınlaşması
Mart 2023'te Çin'in arabuluculuğunda gerçekleşen İran-Suudi Arabistan anlaşması, bölgedeki en sürpriz gelişmelerden biri oldu. Yedi yıllık diplomatik kopuşun ardından iki ülkenin ilişkilerini normalleştirme kararı, Yemen'den Lübnan'a, Irak'tan Suriye'ye kadar birçok bölgesel çatışma noktasını etkileme potansiyeline sahip.
Bu anlaşma, aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri'nin bölgedeki etkisinin azaldığına ve Çin'in Orta Doğu'daki varlığının güçlendiğine işaret eden önemli bir dönüm noktası olarak yorumlanıyor.

İsrail'in Bölgesel Entegrasyonu
2020'de imzalanan İbrahim Anlaşmaları ile İsrail'in BAE, Bahreyn ve Fas ile diplomatik ilişkiler kurması, bölgedeki geleneksel kutuplaşmanın aşılması yönünde atılan önemli adımlardan biri oldu. Özellikle İsrail-BAE ilişkilerindeki hızlı gelişme, ekonomik işbirliğinden savunma anlaşmalarına, turizmden teknoloji transferine kadar birçok alanda kendini gösteriyor.
Suudi Arabistan'ın da İsrail ile normalleşme sürecine girebileceğine dair sinyaller, Orta Doğu'daki jeopolitik dengeleri kökten değiştirebilecek bir potansiyel taşıyor. Ancak bu süreç, Filistin sorununun çözümüne bağlı olarak ilerleyebilecek gibi görünüyor.
Türkiye'nin Değişen Orta Doğu Stratejisi
Türkiye, son yıllarda Orta Doğu politikasında önemli değişikliklere gitti. 2020 sonrası başlayan "onarım diplomasisi" çerçevesinde birçok bölge ülkesiyle ilişkilerini normalleştirme yoluna giren Türkiye, özellikle Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail ile ilişkilerini yeniden yapılandırma sürecine girdi.
Körfez Ülkeleriyle İlişkiler
Türkiye-BAE ilişkilerindeki dönüşüm, bölgesel diplomatik normalleşmenin en çarpıcı örneklerinden biri oldu. 2021 sonunda Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid'in Ankara ziyareti ve ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BAE ziyareti, iki ülke arasında 10 milyar dolarlık yatırım fonu kurulması ve birçok alanda işbirliği anlaşmaları imzalanmasıyla sonuçlandı.
Benzer şekilde, Suudi Arabistan ile de ilişkiler normalleşme sürecine girdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Nisan 2023'teki Riyad ziyareti, ikili ticaret ve yatırımları artırma hedefiyle gerçekleşti. Özellikle Türkiye'nin yaşadığı ekonomik zorluklar döneminde, Körfez ülkeleriyle ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi stratejik bir öncelik haline geldi.
"Türkiye'nin Körfez ülkeleriyle yakınlaşması, hem ekonomik hem de jeopolitik açıdan önemli fırsatlar sunuyor. Ancak bu ilişkiler, Türkiye'nin diğer bölgesel politikalarıyla dengeli bir şekilde yürütülmeli."
— Dr. Gülriz Şen, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü
Mısır ile Normalleşme Çabaları
2013'ten bu yana gergin seyreden Türkiye-Mısır ilişkilerinde de yumuşama sinyalleri görülüyor. İki ülke arasında başlayan istikşafi görüşmeler, tam bir diplomatik normalleşmeye henüz ulaşmasa da, özellikle Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynakları, Libya krizi ve bölgesel güvenlik konularında işbirliği potansiyelini artırıyor.
Mısır ile ilişkilerin normalleşmesi, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki enerji jeopolitiğinde daha güçlü bir konuma gelmesine ve Libya'daki nüfuzunu korurken bölgesel gerilimi azaltmasına katkı sağlayabilir.
İsrail ile İlişkilerin Yeniden Yapılandırılması
Türkiye-İsrail ilişkileri, son on yılda inişli çıkışlı bir seyir izledi. Özellikle Gazze olayları ve Mavi Marmara krizi sonrasında gerilen ilişkiler, son dönemde yeniden normalleşme sürecine girdi. İsrail Cumhurbaşkanı Herzog'un Mart 2022'de Türkiye'yi ziyareti ve ardından Başbakan Yair Lapid'in Türkiye ziyareti, ikili ilişkilerde yeni bir sayfa açılmasına işaret etti.
Türkiye'nin İsrail ile ilişkilerini geliştirmesi, hem ekonomik ve enerji alanlarında işbirliği fırsatları sunuyor hem de İbrahim Anlaşmaları sonrası oluşan yeni bölgesel düzende dışlanma riskini azaltıyor.

Bölgesel Güvenlik Zorlukları ve Türkiye'nin Pozisyonu
Orta Doğu'daki normalleşme eğilimlerine rağmen, bölge hala ciddi güvenlik zorluklarıyla karşı karşıya. Suriye krizi, Yemen iç savaşı, Libya'daki istikrarsızlık ve İran'ın nükleer programı gibi sorunlar, bölgesel istikrarı tehdit etmeye devam ediyor.
Suriye Krizi ve Kuzey Suriye Politikası
Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde PKK/YPG'ye karşı güvenlik kaygılarını ön planda tutarken, son dönemde Suriye rejimiyle diyalog olasılığına daha açık bir tutum sergilemeye başladı. Bu değişim, Türkiye'nin Suriye politikasında bir paradigma değişiminin işaretleri olarak yorumlanıyor.
Rusya ve İran'ın arabuluculuğunda Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleşmesi, bölgesel istikrara katkı sağlayabilir. Ancak bu süreç, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki güvenlik çıkarlarını koruma, mülteci sorununu çözme ve bölgedeki nüfuzunu sürdürme hedefleriyle dengeli bir şekilde yönetilmeli.
Libya'daki Gelişmeler
Türkiye'nin Libya politikası, hem Doğu Akdeniz'deki enerji jeopolitiğini hem de bölgesel nüfuz mücadelesini etkiliyor. Türkiye'nin Ulusal Mutabakat Hükümeti ile imzaladığı deniz yetki alanları anlaşması ve askeri işbirliği, Libya'daki iç savaşın seyrini değiştirdi.
Ancak Mısır ve Körfez ülkeleriyle normalleşme sürecinde, Türkiye'nin Libya politikasında daha uzlaşmacı bir yaklaşım benimsemesi gerekebilir. Bu durum, Türkiye'nin hem bölgesel ilişkilerini geliştirme hem de Libya'daki çıkarlarını koruma arasında bir denge kurmasını gerektiriyor.
Ekonomik İşbirliği Fırsatları
Orta Doğu'daki yeni dönem, ekonomik işbirliği fırsatlarını da beraberinde getiriyor. Özellikle enerji, altyapı, teknoloji ve savunma sanayii alanlarında işbirliği potansiyeli yüksek.
Enerji İşbirliği
Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarının keşfi ve İsrail, Mısır, Kıbrıs arasında gelişen enerji işbirliği, Türkiye'yi bu denklemin dışında bırakma riski taşıyordu. Ancak bölgesel normalleşme süreci, Türkiye'nin bu enerji denklemine dahil olma fırsatını da beraberinde getiriyor.
İsrail gazının Avrupa'ya Türkiye üzerinden taşınması projesi, son dönemde yeniden gündeme geldi. Bu proje, hem ekonomik açıdan kazançlı olabilir hem de Türkiye'nin enerji merkezi olma hedefine katkı sağlayabilir.
Ticaret ve Yatırım İlişkileri
Körfez ülkeleriyle gelişen ilişkiler, Türkiye'ye önemli ekonomik fırsatlar sunuyor. BAE'nin Türkiye'ye 10 milyar dolarlık yatırım taahhüdü, Suudi Arabistan'ın Türkiye'de yeniden artan yatırım ilgisi ve Katar'la devam eden güçlü ekonomik ilişkiler, Türkiye ekonomisine nefes aldırabilir.
Ayrıca, İsrail ile ticari ilişkilerin geliştirilmesi, özellikle teknoloji ve inovasyon alanlarında işbirliği fırsatları yaratabilir.
Türkiye'nin Stratejik Öncelikleri ve Gelecek Perspektifi
Değişen Orta Doğu dengelerinde Türkiye'nin stratejik hedefleri şu şekilde özetlenebilir:
- Bölgesel normalleşme sürecinde aktif rol alarak diplomatik yalıtılmışlığı aşmak
- Ekonomik işbirliği fırsatlarını değerlendirerek ekonomik zorlukları hafifletmek
- Doğu Akdeniz'deki enerji jeopolitiğinde etkin bir konum elde etmek
- Suriye ve Irak'taki güvenlik endişelerini gidermek
- İsrail-Filistin sorununda dengeleyici bir rol oynamak
- Bölgesel ve küresel güçler arasında denge politikası izlemek
Türkiye'nin bu hedeflere ulaşabilmesi için pragmatik, esnek ve çok boyutlu bir dış politika izlemesi gerekiyor. Bölgesel ilişkilerde ideolojik yaklaşımlardan çok çıkar temelli bir perspektif benimsemek, değişen dengeler karşısında Türkiye'nin manevra kabiliyetini artırabilir.
"Türkiye'nin Orta Doğu politikasındaki paradigma değişimi, hem fırsatları hem de zorlukları beraberinde getiriyor. Başarı, bu değişimin tutarlı ve stratejik bir vizyonla yönetilmesine bağlı olacak."
— Doç. Dr. Meliha Altunışık, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü
Sonuç
Orta Doğu'daki değişen dengeler, Türkiye için hem fırsatlar hem de zorluklar sunuyor. Bölgesel normalleşme sürecine aktif katılım, Türkiye'nin diplomatik yalıtılmışlığını aşmasına ve ekonomik işbirliği fırsatlarını değerlendirmesine olanak tanıyabilir.
Ancak bu süreçte Türkiye'nin ulusal güvenlik çıkarlarını korumak, Suriye ve Irak'taki varlığını sürdürmek ve Doğu Akdeniz'deki haklarını savunmak gibi stratejik öncelikleri de bulunuyor. Bu nedenle, pragmatik ve çok boyutlu bir dış politika yaklaşımı, değişen Orta Doğu dengelerinde Türkiye'nin konumunu güçlendirebilir.
Sonuç olarak, Türkiye'nin Orta Doğu politikasındaki değişim, bölgesel ve küresel dinamiklere uyum sağlama çabasının bir yansıması olarak görülmeli. Bu değişimin başarısı, tutarlı bir stratejik vizyonla yönetilmesine ve diplomatik, ekonomik ve güvenlik boyutlarının dengeli bir şekilde ele alınmasına bağlı olacak.
Yorumlar (6)
Kemal Yıldırım
20 Ağustos 2023, 14:15Çok kapsamlı bir analiz olmuş. Özellikle İran-Suudi Arabistan yakınlaşmasının bölgeye etkileri ilginç bir konu. Türkiye'nin bu dengeyi nasıl değerlendireceği önemli olacak.
Aslı Kaya
20 Ağustos 2023, 16:30Türkiye'nin "onarım diplomasisi" yaklaşımı doğru bir hamle. İdeolojik dış politikadan pragmatik dış politikaya geçiş stratejik açıdan daha mantıklı görünüyor.
Yorum Yap